Arif v 216
İnsanlar, kendilerine nasıl davranılacağını kendileri belirlerler; toplumlar da aynı şekilde.
Biraz kafa dağıtmak ve ailemle birlikte eğlenceli zaman geçirmek için “Arif v 216” filmini izlemeye gittik. Niyetler bunlar olsa da yaşadığım iki olay Cem YILMAZ‘ın işini zorlaştırdı 🙂
Sinema biletini, öğrenci ve tam sayısını belirleyip herhangi bir ispat yükümlülüğü olmadan internetten alabiliyorsunuz. Zaten alışveriş merkezine gideceğimiz için boşuna internete hizmet bedeli ödemeyelim dedik ve biletleri sinema gişesinden almaya karar verdik.
İki tam iki öğrenci bileti almak için gişeye gittim. Gişedeki görevli hanımefendi benden iki öğrenci kimliği istedi. Öğrenciler yanımda olmadığı için tam bilet parası ödemek zorunda kaldım. Üstelik iki bileti öğrenci olarak kesse bile internet ile aynı ücrete gelecekmiş. Görevli hanımefendiye “İnternette ispat yükümlülüğü yok, bilet almaya tüm sinemaya gidecek kişiler ile birlikte mi gelmek zorundayız? Sinemaya girişte kontrol etseniz, hem internetten alanları hem gişeden alanları denetlemiş olursunuz, bu şekilde daha adil ve mantıklı olmaz mıydı?” desem de kural böyle, kontrol etmek zorundayım dedi. “Sonra biz hesap veriyoruz, kestiğimiz öğrenci biletleri için kimlik görüp görmediğimizin hesabını veriyoruz” diyen görevli hanımefendiye “Öğrenci belgesini gördüğünüzü nasıl ispatlıyorsunuz?” diye sorarak çözümsüz ve alık bakışların arasından sinir yüklü olarak ayrıldım.
Mantıksız kuralları sorgulamayan insanların bulunduğu işletmelere katkısı olamaz. Sorgulamalı ve sorgulayanların tepkilerini işletmelerine aktarmalı ki kendi yanlış biliyorsa öğrensin; işletme yanlış uyguluyorsa düzeltsin.
Evinizde televizyon izlerken hoşnut olmadığınız bir sahneye denk gelirseniz kanal değiştirerek kendi zamanınızı neye harcayacağınıza kendiniz karar veriyorsunuz. Tercih yapabilme özgürlüğünüz var. Ama sinemalardan önce gösterilen reklamlar için aynı tercih özgürlüğüne sahip değilsiniz. Ne koyarlarsa, ne kadar süre koyarlarsa izlemek zorundasınız. Çünkü siz para verip o filmi izlemeyi seçtiyseniz o reklamı izleyeceksiniz. Sadece filme para vermiş olmanız yetmez, aynı zamanda size o reklamları izletip oradan para kazanmaları gerekiyor. Reklam süre sınırı ise insan sabrı ile ölçülüyor. Yani bir saat reklam izlemeye sabredebilse toplum 1 saat izletecekler.
Şu tabloya bakar mısınız! İnsanların tahammül ve anlayış sınırlarını zorlayarak daha çok kazanç sağlamanın hak görüldüğü bir düzende insanları tahammülsüzlük ile suçlamak çok da adil değil. Daha doğrusu tahammülümüzün erken tükendiğini söylemek doğru değil. Keyif almak için gittiğiniz sinema bile tahammül sınırlarınızı zorluyor ise siz paranız ile huzur değil stres satın alıyorsunuz.
Ücreti ödenerek alınan hizmet için bir de reklam ile ek kazanç sağlanmasını kabullenemiyorum.
21:00 seansı için biletleri aldım ve 20:55 gibi gösterimin olacağı salona girdim. Saat 21:10 oldu perde simsiyah, hiçbir şey yok. İşin ilginç tarafı bekleyen insanlarda da herhangi bir tepki yok. En az 50 kişiyiz salonda. Yerimden kalkıp bir görevli buldum. Görevliye filmin hala başlatılmadığını söyledim, görevli koşup filmin oynatılmasından sorumlu görevliyi buldu. Filmin oynatılmasından sorumlu görevli ilgili bölüme girerken yakaladım, “Beyefendi içeride bu kadar insan bekliyor, ayıp değil mi? En azından insanlara bir açıklama yapsaydınız ya, müşterilerinize hiç mi saygınız yok.” dedim. Düşünceli görevli bana filmin zaten 20 dk. reklam süresi olduğunu, zaman kaybımızı kurtarmak için sadece 5 dk. reklam oynatacağını söyledi.
Toplumlar kendilerine reva görülene razı oldukça bu tarz işletme ve kurumlar bizlerden reklam için çaldığı 20 dakikayı kendilerine hak görecektir. Zamanımızı çalmayı, tahammülümüzü çalmayı, emeğimizi çalmayı da hak görecektir.
Tekrar yerime döndüğümde ben kalktıktan sonra salondakilerin “aha biri patladı sonunda”, “tamam sen sakin ol, biri kalktı zaten” gibi mırıldanmaların olduğunu öğrendim. Kimse patlamamalıydı. Bizler hep beraber kalkıp o salonu boşaltıp ücretlerimizi geri istemeliydik.
Kurbağa değiliz ama bu halimizin suyu yavaş yavaş ısınan kurbağadan pek bir farkı yok.
Film eğlenceli idi. Yaşananların filme gölge düşürmesine; filmin de bu yaşananları unutturmasına müsaade etmedim.
Önder ŞENEL
08.01.2018
Ankara