İsveç’te Oğuz Atay’la Karşılaşmak
Kitap okumaya geç sayılabilecek bir yaşta başladım
Fakat 35. yaşıma, bir düşünceye göre yolun yarısına yaklaştığım şu günlerde gerçek bir kitap tutkunu haline geldiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
İlk olarak, üniversite sınavına hazırlanmaktan bunaldığım günlerde olsa gerek, lise son sınıfta kitap okumanın keyfine varmaya başladığımı hatırlıyorum. O günden sonra ise günlük hayatımın tam anlamıyla vazgeçilmez bir parçası haline geldi kitaplar.
Yaklaşık 15 senelik bu okuma serüvenimde Oğuz Atay’ın benim için ayrı bir yeri vardır. Onun tüm kitaplarını neredeyse ezbere bilirim. Ona duyduğum hayranlık öylesine büyük ki hayatına dair hiçbir ayrıntıyı es geçmemek için yıllar boyunca onunla ilgili nerede, ne bulsam okudum, okumaya da devam ederim.
Geçen sene, İsveç, Stockholm’de yaşayan çocukluk arkadaşım Elif’i ziyarete gitmiştim. Elif, evlendiğinden beri, yani yaklaşık 5 senedir orada yaşıyor. Bir miktar İsveççe konuşabiliyor fakat henüz akıcı bir düzeyde değil. Oradayken bir gün, evde Elif’le birlikte bir yandan dışarıda lapa lapa yağan karı seyrediyor, bir yandan da tatlı tatlı sohbet ediyorduk. Benim elimde yerel bir günlük gazete vardı. Sohbet ederken elimi oyalamak için sayfalarını çeviriyor, resimlere rastgele bakıyordum. O sırada sayfaların birinde bir anda Oğuz Atay’ı gördüm. Aynı anda irkildim. Elif de bu halime şaşırdı tabi. Uzunca bir yayın vardı, tam ortada da Oğuz Atay’ın fotoğrafı!
Elimde tuttuğum bu İsveç gazetesinde neler yazıldığını deli gibi merak ettim. Elif yardımcı olmaya çalıştı fakat İsveççe konuşma konusunda kendini idame edebilecek düzeyde olsa da okuma konusunda henüz o seviyede değildi. Dolayısıyla pek bir yardımı dokunamadı. Yalnızca haberin gazetenin kültür sanat sayfasında yer aldığını söyleyebildi… Ama ben orada neler yazdığını mutlaka öğrenmeli, hatta bu haberi hemen Oğuz Atay arşivime eklemeliydim.
Bana en hızlısından bir İsveççe tercüman gerekliydi!
Bir saat içinde Elif’in de yardımıyla Ankara’da tercüme işi yapan bir yeminli tercüme bürosu buldum. Önce bir mail yolladım, sonra sabırsızlığıma yenik düşerek whatsapp yoluyla da iletişim kurdum. Neyse ki karşımda benim kadar tez canlı bir ekip vardı. Hemen yanıt verdiler. Durumu anlattım. Söz konusu haberin fotoğrafını telefonla çekip yine hem mail hem de whatsapp yoluyla onlara gönderdim.
Bir müddet sonra gazete, İsveççe tercüme edilmiş şekilde mail kutumdaydı! Bir solukta okudum. Aslında Oğuz Atay’la ilgili bilmediğim bir şey yazmıyordu haberde. Fakat yine de onunla yabancı bir ülkede, böylesine hoş bir tesadüfle karşılaşmak çok ama çok hoşuma gitmişti. Haberi kaleme alan gazetecilerin Oğuz Atay’ın kalemini ve zihnini takdir eden hali ise beni ayrıca duygulandırdı. İyi ki Oğuz Atay var, iyi ki dünyanın her yerinde edebiyatseverler ve kitaba değer verenler var!
Bahar SONGU
24.03.2018
Kütahya